Taraflar arasındaki tahliye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.4.1999 gün ve 1999/95 E-528 K.sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 28.6.1999 gün ve 1999/5699-5707 sayılı ilamı;
Davacılar, davalı S.S. aleyhine açtıkları davada 1.8.1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak, 18.6.1997 tarihinde noterlikçe tanzim edilen tahliye taahhütnamesi gereğince 1.8.1998 tarihinde kiralananın tahliye edilmesi gerekirken taahhüdün yerine getirilmediğinden bahisle davalının tahliyesini talep etmişlerdir.
Davalı kiracının iki kişi olduğunu, biri tarafından verilen taahhüdün geçerli olmadığını, icra tetkik merciince de bu durum göz önünde tutularak davanın reddine karar verildiğini, ortada kesin hüküm bulunduğunu savunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece kira sözleşmesinde kiracının iki kişi olmasına rağmen kiracılardan S.Ç'un kiralananı terkettiği kabul edilerek diğer kiracı S. tarafından verilen taahhüdün geçerli olduğu, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek tahliye kararı verilmiştir.
Dosyada mevcut kira sözleşmesinde kiralayanlar S.ve R. olup, kiracıların da davalı S.S. ile dava dışı S.Ç.T.ın olduğu görülmekte ve kiranın başlangıcının da 1.8.1996 olduğu anlaşılmaktadır. Tahliye taahhütnamesi ise 18.6.1997 tarihinde kiracılardan sadece S.S. tarafından verilmiştir. Kiracılar arasında da mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan taahhüdün de kiracılar tarafından birlikte verilmesi gerekir. Kira sözleşmesi son bulmadığına göre halen taraflar arasında devam etmekte olduğunun ve taraflar yönünden bağlayıcı olduğunun kabulü gerekir. Kiracılardan birisinin kiralananı terk etmiş olması sözleşme hükümlerini etkilemeyeceğine göre yapılan sözleşme ile bağlı kalınarak taahhüdün her iki kiracı tarafından verilmiş olması ancak bu durumda taahhüdün bağlayıcı olduğunun kabulü gerekir. Bu durum göz önünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
gerekçesiyle BOZULARAK dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda DİRENİLMİŞTİR.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
Dava, taahhüt nedeniyle kiralananın boşaltılması isteğine ilişkindir. Mahkeme davayı kabul etmiş, hükmü davacı R. vekili temyiz etmiştir.
Davacı, 9.3.1982 gün ve 10959 yevmiye numarası ile Bursa Birinci Noterliği'nden davalılara gönderdiği ihtarnamede her iki davalının da kiracısı olduğunu açıkça belirtmiş, Nurettin'in verdiği tahliye taahhüdü nedeniyle her iki davalı hakkında işbu davayı açmıştır. Böylece davalıların birlikte kiracı olduğu davacı tarafça kabul edilmektedir. Birden fazla kiracılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan tahliye taahhüdünün geçerliliği için bu taahhüdü tüm kiracılar tarafından verilmiş olması gerekir. Halbuki davanın dayanağını teşkil eden tahliye taahhüdü sadece kiracılardan N. tarafından verilmiştir. Bu sebeple taahhüt geçersizdir. Davalılardan N. ilk oturumda davayı kabul etmişse de yine zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle bu kabulün de diğer davalı R.'ü bağlayıcı tarafı yoktur. Bu nedenle geçersiz taahhüt ve yine geçersiz kabul nazara alınarak davanın reddi gerekirken aksi görüş ve düşünce ile davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 19.10.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Dava, yazılı taahhüde dayalı takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
İcra takibine ve davaya dayanak 1.3.2004 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesinin önyüzünde kiracılar bölümünde A.D. ve H.A. adı yazılı olup, hususi şartlar bölümünde kiracılardan bahsedilmek suretiyle, sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmenin sonunda kiracı bölümünde A.D. kefil bölümünde H.A. adları ve imzaları bulunmaktadır. Kira sözleşmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde sözleşmenin kiracılar A.D. ve H.A. ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim önceki döneme ilişkin olarak yapılan 1.3.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde H.A.'ın kiracı olarak sözleşmeyi imzalamış olması da bu şahsın olduğunu gösterir. Kaldı ki sözleşmenin 10.maddesinde kiracılar deyimini kullanmış olması karşısında birden fazla kiracı olduğu kabul edilmelidir. H.A.'ın kefil hanesinde adının yazılarak imza etmesi bu şahsın kefil olduğunu göstermez. Kiracılar birden fazla olduğunda mecburi dava arkadaşlığı nedeniyle icra takibinin her iki kiracı aleyhine yapılması gerekir. Oysa icra takibi kiracılardan A.D. aleyhine yapılmış, dava da A.D. aleyhine açılmıştır. Mecburi dava arkadaşlarından H.A. aleyhine icra takibi yapılmadığından dava da sadece A.D. aleyhine açıldığından davanın reddedilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Asıl dava, tahliye taahhüdüne dayalı olarak başlatılan icra takibine itirazın iptali, birleşen dava ise iktisap ve konut ihtiyacı nedeniyle tahliye isteklerine ilişkindir. Mahkemece davaların kabulüne karar verilmiş hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin tahliye taahhüdü nedeniyle tahliyeye ilişkin hükme yönelttiği temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalılar vekilinin iktisap ve konut ihtiyacı nedeniyle tahliyeye ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Kiracıların birden fazla olması durumunda, tahliye isteği bölünemeyeceğinden davanın tümüne karşı açılması, yine ihtar çekilmesi gereken hallerde ihtarın tümüne gönderilmesi zorunludur. Bu husus zorunlu dava arkadaşlığının bir sonucudur.
Dava konusu olayda, taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı tarafından açılan asıl davada 19.06.2009 tarihli tahliye taahhüdüne dayanılmıştır. Söz konusu taahhüt, taşınmazı önceki malikinden kiraladıklarından bahisle M. H. I. ve A. I. tarafından imzalanmış olup davacı davayı açarken dava dilekçesinde anılan davalıların birlikte kiracı olduklarını belirterek her ikisini de davalı olarak göstermiştir. Bu duruma göre M. H. I. ve A. I.'ın taşınmazda birlikte kiracı olduklarının kabulü gerekir. Birleşen iktisap ve konut ihtiyacına ilişkin dava ise kiracılardan yalnızca A. I.'a karşı açılmış olup yukarıda açıklanan ilke ve kurallar çerçevesinde davalın her iki kiracıya karşı birlikte açılması gereği göz ardı edilerek birleşen dava yönünden davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün itirazın iptaline ilişkin/bölümünün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kiralananın iktisap ve ihtiyaç nedeniyle tahliyeye ilişkin hüküm kısmının BOZULMASINA ve onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 27.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlu B. E. hakkında tahliye taahhüdüne dayalı olarak kiralanan taşınmazın ilamsız icra yolu ile tahliyesi için takip başlattığı, borçluya örnek 14 numaralı ödeme emri gönderildiği, borçlu kiracı vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, tahliye taahhütnamesinin kiracının Türkçe bilmediği ve kandırıldığı taahhüdün geçerli olabilmesi için diğer kiracı W. M. isimli kişinin de tahliye taahhüdünde bulunması gerektiği, taahhütnamenin geçersizliğini iddia ederek takibin iptalini talep ettiği mahkemece itirazın icra dairesine yapılması gerektiğinden şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda taraflar arasında 22.1.2013 kira başlangıç tarihli kira sözleşmesi bulunduğu kira sözleşmesinde kiracı olarak B. E. ve W. M. olduğu görülmektedir.
Tahliye hakkı bölünemeyen haklardan olup kiracıların birden fazla olması halinde aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan borçlulardan sadece biri hakkında takip yapılması halinde bu takip bu hali ile kesinleşse dahi borçlunun taşınmazdan tahliyesi yapılamaz.
Borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuru niteliği itibariyle takibe itiraz değil şikayet olduğu dikkate alındığında mahkemece şikayetin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.