Anonim şirketlerde çıkma hakkı bulunmaz. Bu noktada anonim şirketin haklı sebeplerle feshi, ortaklık ilişkisi çekilmez hale gelen anonim şirketler bakımından büyük önem taşır. Bu dava hakkı, azınlığa verilen en önemli hak olarak nitelendirilebilir. Azınlık haklarını ihlal etmeleri halinde fesih sonucuyla karşılaşabilecek olan çoğunluk pay sahipleri, şirketteki karlarını kaybetmemek için azınlık haklarını ihlal etmemeye özen göstereceklerdir. [1]
Bu dava hukuki niteliği itibarıyla, şirketler hukukuna ilişkin bozucu yenilik doğuran bir davadır. [2]
Kanunda şirketin feshi için nelerin haklı sebep kabul edileceği belirtilmemiş, madde gerekçesinde, haklı sebep kavramının içinin doldurulmasının yargı kararlarıyla öğretiye bırakıldığı belirtilmiştir.
Yine madde gerekçesinde, "İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olmasının, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalinin, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesinin, şirketin sürekli zarar etmesinin ve dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığı" belirtilmiştir.
Türk öğretisinde; şirketin kötü yönetilmesi, azlığın ve/veya pay sahiplerinin bilgi alma inceleme, aydınlanma haklarından sürekli olarak sonuç alamamaları, şirketin devamlı olarak kötü bir finansal durumda bulunması, şirketin amacına hizmet etmemesi, pay sahiplerinin keyfi ve haksız bir şekilde farklı muameleye tabi tutulmaları, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere karın ve mali imkanların kaydırılması, genel kurul veya yönetim kurulunun kilitlenmesi ve karar alamaz duruma gelmesi şirketin feshinin istenebilmesi açısından haklı sebep teşkil edebilecek örnekler olarak sayılmıştır[3].
Haklı sebeple fesih davası, şirket tüzel kişiliği aleyhine, şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılmalıdır.
TTK m. 531 uyarınca haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri mahkemeden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Esas sözleşmede daha düşük bir oran belirtilmişse bu oranın da geçerli olacağı madde gerekçesinde belirtilmiştir.
Kanun koyucu haklı sebeple feshi isteme hakkını bir azınlık hakkı olarak değerlendirmiş ve azınlık nisabını sağlayamayan ortağa bu hakkı vermemiştir. Fesih davasının pay sahipliğine dayanan bir hak yerine azınlık hakkı olarak düzenlenmiş olması bu davanın tehdit ve spekülasyon amacıyla açılması olasılığını azaltabilir.
Sermayenin en az onda birini (halka açık şirketlerde yirmide birini) temsil eden paylar tek bir ortağa ait olabileceği gibi birden fazla ortağa da ait olabilir. Birden fazla ortak olması durumunda bunlar birlikte hareket ederler.
Haklı sebeplerle şirketin sona erdirilmesinin talep edilebilmesi için davanın şirkete yöneltilmesi gerekir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1521.maddesinin; “Ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü gereğince, davada basit yargılama usulü uygulanır.
TTK m.531’de haklı sebeple fesih davasının açılması için bir süre öngörülmemiştir. Ancak haklı sebebin doğumundan uzun bir süre geçtikten sonra bu davanın açılması halinde, mahkemelerin bu durumu dürüstlük kuralına aykırılık olarak değerlendirebileceği belirtilmiştir. [4] Haklı sebep devam ettiği sürece ve objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde fesih davasının açılabileceği kabul edilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.“ hükmü gereğince, haklı sebebin varlığını ispat yükü, davacı pay sahipleri üzerindedir.
Mahkeme TTK m.531 uyarınca öncelikle haklı sebebin gerçekten var olup olmadığını inceler.
Mahkemenin, şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirmesi halinde; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği madde metninde ve gerekçesinde belirtilmiştir.
Anonim şirketin haklı sebeplerle feshinin, istisnai bir çözüm yolu olması ve şirketin tüzel kişiliğine son vermesi nedenleriyle, son çare olarak uygulanması isabetli olandır. Bunun için mahkeme şirketin devamlılığının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağını düşünüyorsa, öncelikle haklı nedenleri ortadan kaldıracak diğer çözüm yollarına başvurmalı, eğer bunlardan sonuç alınamayacaksa veya böyle çözümler yoksa ancak son çare olarak ortaklığın feshine karar vermelidir. Bu yaklaşım usul ekonomisi açısından ve şirketin devamlılığı bakımından da daha yerinde olur.
Bu bağlamda İsviçre öğretisinde duruma uygun çözüm olarak mahkemelerin verdiği kararlara ilişkin örneklerden yararlanılabilir. Bu çözümlerden bazıları kar dağıtma zorunluluğu, sermaye azaltma yolu ile kısmı tasfiye şeklinde ortaya çıkar. Ayrıca şirketin bölünerek, bölünen kısımda yalnızca davacının ortak olacağı yeni bir şirket oluşturulması ve bölünerek kurulan yeni şirketin sermayesinin davacının paylarının gerçek değerine eşit olması çözümü de dikkate alınabilir.
Haklı sebeple fesih davası sonucunda davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi halinde, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi gerekecektir. Bu ödemenin davacı tarafa kim tarafından ve nasıl ödeneceği ve bu payları şirketin geçici olarak iktisap edip edemeyeceği konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Madde gerekçesinde bu hususun yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirleneceği belirtilmiştir.
_______________________________
[1] Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, 6102 Sayılı Yeni TTK Hükümlerine Göre, İstanbul, 2012, s.8-15.
[2] Hasan Pulaşlı, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Şirketler Hukuku Şerhi, C.2, Ankara, 2011, s.1787.
[3] Ünal Tekinalp, Yeni Anonim ve Limited Ortaklıklar Hukuku ile Tek Kişi Ortaklığının Esasları, 2. bs., İstanbul, 2012, s.193.
[4] Erdem, a.g.e., s.180, Pulaşlı, a.g.e., s.1792.
_______________________________
(1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
Bu madde 6762 sayılı Kanunda öngörülmemiş bir kurumu hukukumuza kazandırmaktadır. 6762 sayılı Kanunun haklı sebeplerle feshi düzenlememiş olması, yargı kararlarında ve öğretide hem tartışılmış hem de eleştirilmişti. Tartışma, boşluğun niteliğiyle ilgiliydi. Bazıları kaynak İsv. BK 736, b.4 hükmünün 6762 sayılı Kanuna alınmamış olmasının Kanunda olumlu bir boşluk yarattığı, bu boşluğun kıyas yoluyla veya Türk Medenî Kanununun 1 inci maddesinden yararlanılarak doldurulması gerektiği görüşünü savunmuştur. Hakim öğreti ve Yargıtay boşluğun olumsuz olduğunu, bu nedenle Türk hukukunda böyle bir imkân bulunmadığını ileri sürmüşlerdi. Ancak, Türk hukukunda böyle bir kurumun bulunmasının yararlı olacağı çoğunluk tarafından kabul edilmekteydi. 531. madde hakim görüş tarafından benimsenen bir azlık hakkını hukukumuza getirmektedir.
Tasarının bu maddesinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
1) Bu hakkın kullanılabilmesi için esas sermayenin onda birine sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Bu oranda paya bir pay sahibinin sahip olması şart değildir. Birden fazla pay sahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilir. Esas sözleşme ile daha düşük bir oran öngörülebilir.
2) Feshin talep edileceği mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesidir.
3) Haklı sebep Tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payları geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
4) Maddenin son cümlesindeki “veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümü karar bağlama” inisiyatifi tamamıyla mahkemeye aittir. İsviçre öğretisinde, mahkemenin kâr dağıtma zorunluğunu karara bağlayabileceği; uygun bir yeni pay sahibinin şirkete alınmasını uygun bulabileceği, hatta şirketi sağlığa kavuşturabilecek kısmî tasfiyeye de hükmedebileceği belirtilir.